Büyü nedir? Onun bölümleri nelerdir, onu iş edinenler nasıl sınıflanmalı?
Büyü, harika bir güç-etki yetisidir, en yüksek gizemlerle doludur, en gizli şeylerin, doğanın, gücün, niteliğin, tözün, güç-etkileriyle birlikte derinlemesine düşünülmesini içerir. Büyü, doğanın tüm bilgisini içerir. Büyü, şeyler arasındaki değişimle, uzlaşmayla ilgili şeyleri öğretir. Böylece büyü bir şeyi başka bir şey üzerinde kullanır. Yüksek olanı, aşağıdaki uygun uyruklarına uygular. Aşağıdakilerin etkisini bütünüyle üstün cisimlerin güçlerine, etkilerine ekler, bağlar. Şeylerin güç-etkilerini birleştirir. Böylece harika sonuçlar üretir. Bu, en yetkin, başlıca bilimdir, felsefenin kutsal, yüce bir türüdür. En yetkin felsefelerin en kesin tamlığıdır. Bütün düzenleyici felsefeler doğal, matematiksel, tanrı bilimsel felsefeye ayrılır. Doğal felsefe, dünyadaki şeylerin doğasını öğretir, onların nedenlerini, etkilerini, zamanlarını, yerlerini, biçemlerini, olaylarını, onların tümünü, parçalarını araştırır, soruşturur. Doğa felsefesi öğeler denilen şeylerin doğasını, sayısını, öğelerini de araştırır. O, ateş ile havanın neler ortaya koyduğunu, göklerin nerede başlandığını, gelgitlerin nasıl oluştuğunu, gök kuşağının rengarenk sevinçli giysisiyle nereden geldiğini, toplanmış kara kara bulutlan neyin yaptığını, yıldırımları, şimşekleri ortaya çıkaranı, gece alevlerini, kuyruklu yıldızları yapanı, yeryüzünü böyle kabartan sonra sarsanın ne olduğunu, metallerin, altının tohumunun ne olduğunu, doğanın kutusunda hangi güç-etkilerin, hangi zenginliklerin bulunduğu da araştırır.
Virgilius’ n esin perisine göre doğaya bakan doğa felsefesi, bunların tümünü ele aldığı gibi şunları da öğretir.
Nereden akar her şey?
İnsanlık nereden, ateş nereden, yağmur, kar nereden gelir?
Nereden çıkar yer sarsıntıları?
Okyanus neden döver bütün kıyılarını da, sonra geri çekilir?
Otların gücü, hayvanların gözü pekliği, öfkesi, her tür taş, sürünen şey, meyve nereden gelir?
Oysa matematik felsefe, bize doğal cisimlerin büyüklüğünü bilmeyi öğretir. O, gökteki cisimlerin-devinimleri ile yolunu da kavrar.
Ne kımıldatır, altın yıldızları böyle büyük bir aceleyle, böyle hızlı hızlı? Ayın da güneşin de bir yüz karası var sanki. Nedir acaba onları kendi yüzlerini örtmeye iten?
Virgilius’ un gösterdiği gibi;
Güneş on iki burcuyla burçlar kuşağını nasıl yönetir?
Çizgilerle ölçülen yörünge, göğün yıldızlı yolunu, güneşle ayın tuhaf tutulmasını bildirir.
Arkturus’ u, yedi yıldızı, yıldız yağmurunu Büyükayı takımyıldızını öğretir.
Bildirir kışın güneş batıya neden böyle hızlı gider, gün geçince geceyi böyle upuzun kılanın ne olduğunu söyler.
Bunların tümü matematik felsefeyle anlaşılır.
Dolayısıyla gökler aracılığıyla mevsimleri, ekip biçmenin, tekneyi suya indirmenin zamanını, savaş zamanını, erinçle uyuma zamanını, tam ürün verebilmeleri, gelişebilmeleri için ağaçlan ne zaman çapalayacağımızı ne zaman fidan dikeceğimizi önceden bilebiliriz.
İmdi tanrı bilim felsefesi, Tanrının ne olduğunu, usun ne olduğunu, anlağın ne olduğunu, meleğin ne olduğunu şeytanın ne olduğunu, canın ne olduğunu, hangi dinler, hangi kutsal kurumlar, hangi kuttörenler, tapınaklar, gözlemler, kutsal giz törenleri olduğunu öğretir. O bize inançları, tansıkları, mühürlerin gizli işlemleri ile giz ayinlerini de öğretir. Apuleius’ un dediği gibi, tanrı bilim törensel yasaları anlamamızı sağlar. Bunlarda beceri kazanmamızı olanaklı kılar. Kutsal şeylerin adaletini, dinlerin kurallarını öğretir.
Büyü, önde gelen bu üç yetiyi kavrar, birleştirir, edimselleştirir. Bundan ötürü, büyü, eskilerden en eski, en kutsal felsefe olarak, hak ettiği saygıyı gördü. Gördüğümüz gibi onu en bilge yaratıcılar, en ünlü yazarlar aydınlattı. Bunlar arasında Zamolksis ile Zerdüşt öyle ünlüdür ki birçokları bu bilimi onların bulduğuna inanır. Hyperboreli Abbaris, Charmondas, Damigeron, Eudoxus, Hermippus, onların izinden gitti: Mercurius Trismegistus, Porphyrius, İamblicus, Plotinus, Proclus, Dardanus, Thrakyalı Orpheus, Yunanlı Gog, Babilli Germa, Tyanalı Apollonius gibi başka güvenilir, seçkin adamlar da vardı içlerinde.
Osthanes de bu sanatla ilgili olarak yetkin biçimde yazdı. Onun yitirilen kitabını Abderalı Demokritos ortaya çıkardı. Demokritos kitaba kendi yorumlarını ekledi. Ayrıca Pisagor, Empedokles, Demokritos, Platon ile birçok yeni filozof bu sanatı öğrenmek için deniz aşırı yolculuğa çıktı. Geri döndüklerinde öğrendiklerini büyük bir dindarlıkla yaydılar. Ona büyük bir giz olarak saygı gösterdiler. Pisagor ile Platon’un da onu öğrenmek için Mempis yalvaçlarına gittiği hemen hemen bütün Suriye’ yi, Mısır’ ı, Judea’ (*)yı Kıldani okullarına uğradığı biliniyor. Onlar en kutsal anılardan, büyü kayıtlarından habersiz olamazlardı. Onlara tanrısal şeyler de sağlanmıştı. Öyleyse, bu sanatı çalışmak isteyen kişi, şeylerin niteliklerinin -bunlar her varlığın gizli özelliklerinde bulunur- ortaya çıkarıldığı doğal felsefede yetenekli değilse, matematikte, yıldızların yönleri ile figürlerine -her şeyin ince güç-etkisi ile varlığı bunlara bağlıdır- yetenekli değilse, her şeyi çekip çeviren, yöneten özdeksel olmayan şeylerin ortaya koyulduğu tanrı bilimi öğrenmemişse, onun büyünün ussallığını anlayabilme olasılığı yoktur.
Çünkü bu yetileri elde bulundurmadan yalnızca Büyü ile görülen, yalnızca büyüsel olan bir iş yoktur.
(*)Eski Filistin’de Pers, Yunan, Roma egemenliğinde var olan bir bölge. Söz konusu bölge 1948’de İsrail ile Ürdün arasında bölüşülmüştür.
Kuttören: dine, Tanrı’ya ya da tanrılara tapınmak, büyü yapmak için ya da kişinin erginlik ve geçiş dönemleriyle ilgili olarak yapılan dinsel, geleneksel tören.
Kaynak: Heinrich Cornelius Agrippa: Of Occult Philosophy Part I