Astroloji 2. Hafta – Gezegenler

Gezegenler Astrolojik haritaların en önemli kaynaklarından biridir. Güneş () ve Ay (
) aslında ışık yayan gök cisimleridir. Bunun yanı sıra Merkür (
), Venüs (
), Mars (
), Jüpiter (
), Satürn (
), Uranüs (
), Neptün (
) ve Pluto (
) yer alır. Pluto aynı zaman (
) şeklinde de gösterilir. Bu gezegenler her horoskopta bulunurlar. Astrolojide bu gezegenlerin çekim güçlerinin insanları etkilediği kabul edilir. Yeni gezegenlerin keşfedilmesi astrolojinin prensiplerine ters midir sorusu zaman zaman sorulur. Bu cevap genelde hayırdır. Çünkü geçmişteki astrologlar, Astronomi bilgisine haiz oldukları için yeni gezegenlerin keşfedilebiliceğini tahmin ediyorlardı. Uranyumdan daha ağır olan metaller keşfedildiği zaman Kimya bilimi buna hayır demedi. Yeni bir keşfin neler getireceğini araştırmaya koyuldular. Astrolojide de, Galile tarafından teleskobun keşfine kadar yapılan çalışmalar 7 gezegen olarak yapılırdı. Çünkü görünebilen sadece 7 gezegen vardı ve Satürn ün ötesi bilinmiyordu. Teleskobun keşfinden sonra 1781’ de Uranüs’ ün tesadüfen bulunması sebebiyle, Astronomide yeni bir keşif yapıldı ve Astrologlar hemen Uranüse bir yorum getirdiler. Aynı yüzyıl içinde Fransa İhtilalinin oluşması toplumsal bir başkaldırı olarak kabul edilince de, Uranüs, başkaldırı ve kaos gezegeni olarak kabul edildi. Neptün’ ün 1846’ da keşfedilmesi, metafiziğin ilan edilmesi, psikoanalizin doğması; 1930 ‘ da Plüton’ un keşfedilmesi, tam atomik çağın başlayacağı sırada diktatörlüğün artması ve yeraltı suçlarının yeniden çoğalması gibi yenilikler de astrolojiye ters düşmemiştir. Dolayısıyla keşiflerin yapıldığı dönemdeki olaylara göre Astrologlar gezegenlerle bunu bağdaştırrlar. En son 14 Temmuz 2015 te Plutonun yeniden keşfedilmesi ve görülen kalp işareti Pluto ta “GİZLİ AŞKLARIN GEZEGENİ” yorumunun eklenmesi vesile oldu.
Gezegenler genel anlamda temel psikolojik fonksiyonları, dürtüleri, ihtiyaçları ve güdüleri anlatır. Güneş sistemindeki tüm gezegenler, temel güçleri, karakteri biçimlendiren ve her düzeyde kendini nasıl ifade edeceğini, zihinsel, duygusal ve fiziksel gücü aynı anda harekete geçiren temel aktif unsurları temsil ederler. Güneş sisteminde gezegenler iki gruba ayrılırlar. İçsel gezegenler (Güneş’e yakın, Dünya benzeri) ve dışsal gezegenler (Asteroid kuşağı ile diğerlerinden ayrılan daha uzak, Jüpiter benzeri). Gezegenlerin sembolizminde de böyle bir gruplaşmadan söz edebiliriz. İçsel gezegenler (kişisel gezegenler de diyebiliriz) temel kişisel faktörlerden oluşur. Güneş, Ay, Merkür, Venüs, Mars. Bu gezegenler en bariz kişilik özelliklerini, kişideki en güçlü ve hayati dürtüleri tanımlarlar. Herkes bireylik, kimlik duygusu ( Güneş), koşullanmış tepkilere dayanan spontan reaksiyonlar (
Ay), muhakeme ve başkalarıyla düşünce alışverişi yeteneği (
Merkür), sevgi, yakın ilişki ihtiyacı ve kapasitesi (
Venüs) , hareket, kendini ortaya koyma ve cinsel deneyim dürtülerini (
Mars) deneyimler.
Dışsal gezegenler (sosyal veya kolektif gezegenler); Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün, Pluto‘dur. Bunlardan Jüpiter ve Satürn iki grup arasındaki geçişi sağlarlar ( kişisel ve kolektif özelliklerin her ikisini de içinde barındırabilirler) ve psikolojik bakış açısından ayrı bir orta grup olarak da tanımlanabilirler. Jüpiter ve Satürn ile temsil edilen yukarıda bahsedilen temel kişisel faktörlerin altında daha derin güdüsel ve kolektif faktörler yatar. Bu iki gezegenin bazı özel dürtüleri temsil ettiği söylenebilir. Kolektif anlamları ise kişinin genel olarak ve sosyal aktiviteleriyle bağlantılı olarak dünyada nasıl yer aldığını anlatır. Jüpiter ve Satürn “tasfiye edici, inceltici, arıtıcı veya genişletici ve daraltıcı” gezegenler olarak ela nitelendirebiliriz. Kişisel gezegenler tam olarak anlaşıldıktan sonra, Mars’la oldukça iyi biçimde başa çıktıktan sonra, sosyal tablosunu arıtıcı bir süreç içine girer. Bu, genel olarak dünyada sosyal anlamına gelmez, kişi için günlük yaşam düzeyinde sosyal demektir. Bu gezegenler kişinin kendi sosyal alanında, temelde nasıl bir şeyin içine dahil olacağını ve bununla birlikte yaşayacağını öğretirler; geleneğin, güvenliğin ve istikrarın daha derin gidişatını ( – Satürn) ve geleceğe dair istekleri, macera duygusunu, risk alabilmeyi ve kişisel gelişimi ve büyümeyi (
Jüpiter) temsil eder.
Dışsal gezegenlerden Uranüs,
Neptün ve
Pluto yaşamın köklü değişim kaynaklarını anlatır. Bu gezegenler çok ağır hareket ettikleri için Kuşaksal Gezegenler olarak tabir edilir. Deneyimin aşkın boyutlarını ve ayarlandığımız en belirsiz, en bulanık enerjileri sembolize ederler. Vurguladıkları konular kişinin kişisel kontrol da olmaz; bir nevi dışsal kozmik faktörler veya kaosun kendi içinde anlamlı fakat düzensiz sinyalleri şeklinde ortaya çıkartır olarak kabul edilir.. Yung, kendi terimiyle, “Satürn ve ötesi gezegenler Kolektif Bilinçdışının fonksiyonel özelliklerini temsil eder” der. Bu güçler bilinçli yeteneklerimizi ilham, sezgi, şimşek gibi kavrayış, akıl kanalıyla öğrenilemeyen içsel bilgi, bütüne kavuşma arzusu ve kişinin en derin doğasını algılama dürtüsü gibi yollarla etkilerler. Bu enerjiler harekete geçtikleri zaman yaşamdaki eski düzenler sallanır ve değişir. Hepsi bir arada bu üç gezegen, kişiliği aşan faktörleri ve hepimizin içindeki hayatın dönüştürücü enerjilerini gösterirler; aynı zamanda kolektif bilinçaltını ve nesillerin özelliklerini de temsil ederler. Ancak bu gezegenleri kişisel gezegenlerle açı yapmaları, Yükselen burcun, Güneş’in ve/veya Ay’ın bulunduğu burçların yöneticisi olmaları halinde son derece kişisel olarak ifade etmek gerekir. Çünkü böyle bir durumda kolektif, sosyal veya derin bilinçdışı bir olgunun kişiselleştirilmesi veya kişiliğe damgasını vurması söz konusudur. Ayrıca nesilleri tek tek bireylerin oluşturduğu da unutulmamalıdır. Bir birey kendisi gibi, benzer temaları deneyimleyen diğer bireylerle birleşerek bir nesli oluşturur. Dolayısıyla bu gezegenlerin burç konumları da önemlidir.
Temel anlamda Uranüs, Neptün ve Pluto sadece olasılıkları temsil eder. İnsanın kendi üzerinde bilinçli bir şekilde çalışmasıyla ulaşabileceği olağan sınırların ötesine geçebileceği, doğal olmayan nitelikleri ifade ederler. Klasik gezegenlerin aksine, fonksiyonlarının olumlu belirtileri otomatik olarak harekete geçmez. Biz amaçlı bir şekilde kendimizi değiştirmeye karar vermedikçe, bu gezegenlerin sadece gölge yönlerini görürüz. Satürn dahil olmak üzere görünen gezegenlerimizle elimizden gelen en iyi biçimde başa çıkabiliyorsak o zaman Uranüs, Neptün ve Pluto’dan gelen rehberlik bizim için aşırı olmaz. Eğer Satürn’e kadarki gezegenlerimizi olumlu şekilde ifade edemiyorsak, bu üç dışsal gezegenin titreşimlerini yapıcı biçimde idare edemez, rehberliklerinden faydalanamaz ve sorunlar yaşarız. Bu yüzden harita okumalarında görünen gezegenleri çok iyi irdelemek ve yola öyle çıkmak gerekir.
Eğitim Özellikleri
- Dersler 20
- Sınavlar 0
- Süre 50 saat
- Yetenek seviyesi Tüm seviyeler
- Dil Türkçe
- Öğrenciler 19
- Değerlendirme Evet